6 Aralık 2011 Salı

Dokunulmazlar ( The Untouchables )


Eliot Ness, suç oranının arttığı ve polis teşkilatının günden güne kötüye gittiği bir dönemde Chicago’ya atanan bir federal ajandır. Ness’e verilen görev mafya elebaşı Al Capone’u etkisiz hale getirmektir. Fakat Capone şehirdeki gücü o kadar yüksektir ki başlangıçta kimse Ness’in başarılı olabileceğini düşünmez.

Gittikçe cesaretini kaybetmekte olan Ness bir gün deneyimli bir polis memuru olan Jimmy Malone ile tanışır ve yakın bir dostluk kurar; Malone Ness’in Chicago’daki teşkilatta rastladığı ilk dürüst insandır... Malone’un yardımıyla Ness özel ekibine silahşör George Stone’u ve muhasebeci Oscar Wallace’ı ekleyerek Capone’un çevirdiği karanlık işlerin üzerine gitmeye başlar. Ekibin Capone’a karşı kullandığı taktiklerin bir kısmı hiç de yasal değildir...

Brian De Palma’nın eski gangster filmlerini anmısatan başyapıtı Dokunulmazlar çekildiği 1987’den altı yıl sonra bir TV dizisi olarak uyarlanmıştı. Sean ConneryKevin CostnerRobert De Niro gibi birinci sınıf aktörleri içeren bir oyuncu kadrosuna sahip olan film DePalma’nın en çok tanınan yapıtı.





ve filmden bazı sahneler..





İYİ SEYİRLER !

5 Aralık 2011 Pazartesi

Ölümsüz – 22 Bullets (L’immortel)


Charly Mattei,karanlık geçmişini arkada bırakır ve suçlardan,suçlulardan uzak durma kuralı üzerine yazdığı yeni bir sayfa ile hayata farklı bir başlangıç yapar.Nitekim 3 yıl boyunca da bunu,ömrünü karısına ve 3 çocuguna adayarak başarı ile gerçekleştirir.Ama o uzak durmak,o hayattan kurtulmak,o hayatı unutmak istese de geçmiş onun yakasından düşmemekte kararlıdır.Marsilya'da bir otoparkta açılan bir ateş sonucu 22kurşunu bedeninin çeşitli yerlerinde hisseden Charly buna rağmen mucizevi bir şekilde hayatta kalır.Artık tek bir gayesi vardır; İNTİKAM !
Jean Reno'nun baştan sona tek başına götürdüğü,intikam filmlerine şahane bir örnek.Türü seviyorsanız kaçırmamanızı tavsiye ederim.Özellikle de gerçek bir hikayeden uyarlanmış olması da en büyük artılarından biri.




İYİ SEYİRLER !







3 Aralık 2011 Cumartesi

KAFA AVCILARI ( HODEJEGERNE )


Film 2011 Norveç yapımı bir film.Aslında pekte aşina değilim Norveç sinemasına hatta izlemeden önce biraz temkinliydim ama film başladığı andan itibaren beni sardı ve bir an olsun gözümü kırpmama izin vermedi.Neyse fazla lafı uzatmadan konusuna girelim.


Nadide bulunan bir tabloya sahip olabilmek için hayatını riske atan bir hırsız, eski bir askerle amansız bir mücadelenin içerisine girmek zorunda kalacaktır.
Hazırladığı müthiş bir planla birlikte tabloya sahip olan yetenekli adam, peşine düşen deneyimli askerden kaçıp saklanmaya çalışacaktır.
Hırsızı yakalayıp öldürdüğünü düşünen adam, kendisini tuzağa düşürenlerden intikam almak için harekete geçecektir.




                                                            İYİ SEYİRLER !


11 Kasım 2011 Cuma

From Paris With Love

Paris'ten sevgilerle


Fransa’daki Amerikan Büyükelçiliği’nde görevli James Reece’in (Jonathan Rhys Meyers) Paris’te kıskanılacak bir hayatı ve güzel bir Fransız sevgilisi vardır. Elçilikte CIA için alt düzey bir görevde çalışmaktadır. Ancak tek istediği daha yüksek mertebeli bir ajan olmak ve gerçek aksiyon almaktır. Üst düzey görevli olarak bir işe atandığında, ne kadar şanslı olduğuna inanamaz. Ta ki yeni ortağı özel ajan Charlie Wax (John Travolta) ile tanışıncaya kadar.

Ateş etme meraklısı, nüktedan ve herhangi bir hizbe bağlı olmayan Wax, terörist bir saldırıyı durdurmak için Paris’e gönderilir. Paris’in yer altı dünyasını kurşun yağmuruna tutmaya başladığında James masa başı işine dönmek için can atar. Ne zamanki James peşinde oldukları suç örgütünün hedefinde olduğunu keşfeder, kendisi için dönüş olmadığını anlar. Sonraki 48 saat içinde hala hayatta kalabilmesi için, Wax tek umuttur.

Başrollerini JOHN TRAVOLTA ve JONATHAN RHYS MEYERS’ın üstlendiği nonstop aksiyon komedi tarzı filmin yönetmenliğini Pierre Morel, yapımcılığını ise Virginie Besson-Silla gerçekleştirmiştir.

Son zamanlardaki en yetenekli yeni dönem Fransız yönetmenler arasında olan Morel’in bir önceki filmi TAKEN (96 SAAT) Amerika’da 148 milyon dolar, tüm dünyada ise 226 milyon dolar hasılat yapmıştır.

Aksiyon filmi arayanlar için harika bir seçenek olacaktır.John Travoltanın da muhteşem oyununa şapka çıkarmak gerekli ayrıca.iyi seyirler !



                     Filmin sonundaki şarkı da bu beğenenler için ;)



27 Ekim 2011 Perşembe

Dövizde spekülasyon iddiası

ABD doları 1 lira 83 kuruştan 1 lira 76 kuruşa kadar geriledi. Peki döviz fiyatlarındaki bu gerileme ne anlamageliyor?

Demek ki döviz alarak fiyatları yükseltenlerin gerçekten dövize ihtiyacı yokmuş. İşte bu anlama geliyor. Çünkü dövizle ödemesi olanların ellerindeki dövizleri MerkezBankası toplantı yapacak diye satmaları düşünülemez.

"O halde niye döviz satın alınıp fiyatlar yukarı çekildi?" sorusu akla gelebilir. Bunu yapanlar dövizi ucuza alıp pahalıya satarak para kazanmak isteyen spekülatörler. Bilindiği gibi spekülasyon bir suç değil. Ama bir de manipülatörler var. Onlar, döviz fiyatlarını yükselterek faiz artışı isteyen kolay kazanmaya alışmış faiz lobisinin adamları.

Dün Merkez Bankası Başkanı onlara da değinerek "döviz kurunun iktisadi temelden kopuk düzeyde seyretmesine izin vermeyeceklerini" söyledi. Kısaca dün Merkez'in açıkladığı fiyat istikrarı, faiz politikası, döviz rezerv politikası, zorunlu karşılık politikası ve finansal istikrardan oluşan beş maddelik eylem planı dövizi ucuza alıp pahalıya satmaya çalışanları ve faiz lobisini zarara uğrattı. Ellerinde tuttukları dövizlerden iki günde yüzde dört zarar ettiler. Ayrıca bir de döviz zararının üzerine yüksek fonlama maliyetinden zarara uğradılar. Anlayacağınız, dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan oldular.

Şimdi faiz lobisi bu zararını kâra dönüştürmek için tekrar dövize spekülatif ataklar yapabilir. Hatta yabancı basında yeni yazılar çıkartıp Merkez'in eylem planının tutarsız olduğundan bahsettirebilir, bu yorumları da TV'lerden okutturabilir. Bunları dinleyin ama inanmayın. Çünkü aynı lobiler 2008'de de "IMF'den 35 milyar dolar borç alınmazsa Türkiye batar" diyerek yabancı basında yazılar çıkarttılar. Türkiye ekonomisi IMF'den borç almayarak güçlendi ama bu yazılarda " Türkiye ekonomisi batacak" diyenlerin çalıştıkları yabancı bankalar battı biliyorsunuz.

Hemen hatırlatmakta fayda var. Kamu mali yönetiminde disipline uyulduğu takdirde Türkiye ekonomisi iç ve dış şoklara karşı dayanıklı kalacaktır. O halde nedir mali disiplin? Bütçe açığı küçük ve kamu borç yükü düşük olursa mali disipline uyuluyor anlamına geliyor. Mali disiplinde bozulma olmadığı sürece endişelenmeye gerek yok.

Gelelim Merkez'e göre enflasyon beklentilerine... Merkez, 2011'de enflasyonun yüzde 7.8 ile 8.3 aralığında, 2012'de yüzde 3.7 ile yüzde 6.7 aralığında olacağını tahmin ediyor. Orta vadede ise enflasyonun yüzde 5 seviyesinde istikrara ulaşacağını düşünüyor. Enflasyonda yıl hedefi olan yüzde 5.5'ten sapma olduğunu söyleyebiliriz. Ama aynı durum ABD'de de var. Beklenen enflasyon yüzde 1.5 seviyesindeyken eylülde yıllık enflasyon yüzde 3.9'a yükseldi. Neredeyse beklentinin iki katını aştı. Ama ABD Merkez Bankası faiz artırımına gitmedi ve 2013'ün ortasına kadar da faizleri artırmayacağını taahhüt etti.

Peki Türkiye'yi bekleyen riskler neler? Merkez'e göre, Euro bölgesindeki devlet borçlarının yüksek olması önemli bir risk. Yine Euro bölgesi bankalarının sorunları da bizim için bir risk. Çünkü Avrupa'da devlet borçlarına ve bankaların sermaye yetersizliğine çözüm bulunmadığı takdirde küresel mali piyasalar karışabilir. Ayrıca Avrupa'nın alacağı aşırı kemer sıkma tedbirleri de ihracatımızı olumsuz etkileyebilir. İşte bu nedenle küresel ekonomide yaşanacağı düşünülen durgunluk nedeniyle iç pazarı canlı tutmakta fayda var. Daha da ötesi mecburiyet var.


Süleyman YAŞAR / SABAH

10 Ekim 2011 Pazartesi

Nuri Demirağ'ı tanımak

Belki bu ismi daha önceleri duyanınız,bileniniz vardır.Lakin Nuri Demirağ gibi bir şahsiyetin herkes tarafından bilinmesi gerekir.Onun bu ülke için yaptıklarını ve gerçekleştirmek isteyipte gerçekleştiremediği projelerini bilmemek Türk milletinin yani bizlerin en büyük ayıbıdır.Onu yeniden hatırlatmak ve tanımayanlara tanıtmak için bu yazıyı ele aldım.İlginize ! 

Nuri Demirağ, Cumhuriyet’in ilk yıllarında demiryolu, sigara kağıdı, havacılık, müteahhitlik gibi birçok sektörde Türkiye’nin ufkunu açmak için üstün gayret göstermiş biridir. Türkiye’nin gelişmesi için birçok alanda yatırımlar yapmış, hatta siyasete girerek çok partili hayatın ilk siyasi partisini kurmuştur. Ancak gerek siyasi oyunlar gerekse o zamanların kendine has yabancı hayranlığı Nuri Dermiağ’ın uçaklarına, atılımlarına engel olmak için uğraşmıştır. Ve ne yazık ki de başarılı olmuştur.





Nuri Demirağ ve Nu.D 38 model uçağı
1940′ların Türkiye’sinde görülmemiş atılımlara imza atan Nuri Demirağ’ın yaptıklarına kısaca değinmek istiyorum.

- Seri Üretim olarak 1936′da ilk Türk uçağını yaptı. Ancak Türk Hava Kurumu onun uçaklarını almak yerine yurtdışından uçak aldı. Bir garip tecellidir ki, şu anda kullanılan Atatürk Hava Alanı onun Nu.D uçaklarının fabrikası idi.
- 1922′de ilk Türk sigara kağıdını üretti. Bu tarihten önce yabancıların tekelinde olan bu işi önemsedi ve başardı. O zamanların Türkiye’sinde bunu başarmak da çok önemliydi. Bu ilk işaretin arkası geldi, yeni atılımlar yaptı.
- Ankara’nın doğusuna ilk demiryolunu yaptı. Böylece Türkiye’nin daha önce Fransızlar tekelinde olan Demiryolu işine de bir Türk girişimcisi el atmıştı. Zaten soy adını da bu işinden dolayı aldı.
- Karabük’te demir ve çelik fabrikasını kurdu. Sanayi ve kalkınma için gerekli demir-çelik de artık Türkiye’de üretiliyordu. Böylelikle demiryolu, inşaat gibi sektörlerin ihtiyaçları karşılanacaktı.

Nuri Demirağ’ın bundan başka onlarca yaptığı güzel iş var. Ancak yazıktır ki, en büyük hayali olan ve büyük emek harcadığı Türk yapımı yolcu uçağı projesini hayata geçirmesine rağmen, İsmet İnönü yönetimi tarafından başarısızlığa mahkum edildi. Düşünüyorum da, eğer Nu.D yolcu uçakları hâlâ var olsa idi, nasıl güzel olurdu. Hayali bile güzel…
Uzun lafın kısası: Nuri Demirağ’ı yeterince tanımadığımızı düşünüyorum. Gerçi sadece tanımakla da O’nun hedeflerini gerçekleştirmiş olmuyoruz. Ama içimizden biri bir gün bu ülkenin kaderinde söz sahibi olduğunda hem Nuri Demirağ’ın projelerine sahip çıksın hem de yeni Nuri Demirağ’lara siyasi kumpaslar kurarak pasifize etmeye çalışmasın diye bunları yazıyorum.

İşte Nuri Demirağ’ın hayat hikayesi

1886 yılında, Sivas Divriği’de doğdu.
1889 yılında, Babası yargıç Ömer Bey attan düşerek öldü. Kardeşi Abdurrahman Naci Bey doğdu.
1903 yılında, 17 yaşındayken, Ziraat Bankası’nın açtığı sınavda başarı göstererek Ziraat Bankası Kangal Şubesi’nde işe girdi.
1904 yılında, Koçgiri Şubesine atandı.
1909 yılında, Büyük Kıtlık baş gösterince depolarda terk edilen tahılı kişisel inisiyatifini kullanarak halka uygun ederle sattı. Hakkında soruşturma açıldı. Gerçek ortaya çıkınca ödüllendirildi.
1910 yılında, Maliye Bakanlığı’nın açtığı sınavı kazandı. İstanbul’a atandı. Beyoğlu varidat memuru oldu. Taksim kışlası ve Talimhane’nin Fransızlar’a verilmesini engelledi. Hasköy Mal Müdürlüğü’ne getirildi. Maliye Mekteb-i Alisi’nde gece derslerine katılarak yüksek öğrenimini yaptı.
1918 yılında, Maliye’nin Tatavla Şubesi’ni denetlerken işgalcilerin hakaretine uğradı. Memurluktan istifa etti. Yabancıların tekelinde olan sigara kağıdı işine girdi. İlk türk sigara kağıdı yapımını başlattı. Ürettiği sigara kağıdına “Türk Zaferi” adını verdi.
1920 yılında, Müdafa-i Hukuk Cemiyeti’nin Maçka Şubesi’nin yöneticisi oldu.
1926 yılında, Cumhuriyet’in ilanından sonra, Fransızlar üstlendikleri demiryolu yapımını bırakınca kardeşini memurluktan ayırarak bu işi üstlendi.
1931 yılında, Asya’yı Avrupa’ya bağlayacak Boğaz Köprüsü projesini yaptı.Amerika’dan uzmanlar getirtti. 4 yıl süren araştırmalarının sonucunda hazırladığı projeyi Salih Bozok, Atatürk’e götürdü. Atatürk çok beğendi. Hükümete gönderdi. Hükümet reddetti. Yıldız Sarayı önündeki yıkık tarihi çeşmeyi yeniden ayağa kaldırdı. Bu geleneğini yıllarca sürdürdü. Toplam 43 çeşme yaptırdı.
1933 yılında, Divriği’ye enerji sağlama planlarını yaparken (1966 yılında ele alınan) Keban Barajı projesini ilk kez dile getirdi. Bursa’da Sümerbank Merinos Fabrikası’nın yapımına başladı.
1934 yılında, Yabancıların tekel oluşturarak çimentoyu 33 liraya satmaya başladıklarını görünce çimento fabrikası kurmak istedi. 13 liraya satmayı önerdiği halde fabrika kurmasına izin verilmedi. Atatürk ona ve kardeşine Demirağ soyadını verdi. Yapımcısı olduğu İzmit Seka Kağıt Fabrikası’nın temeli atıldı.İstanbul Hal Binası inşaatlarının yapımını üstlendi, kısa sürede tamamladı.
1936 yılında, Beşiktaş Nuri Demirağ Uçak Atölyesi’nin temeli atıldı. Divriği’de yapılacak olan fabrika için çalışmalara başladı. 150 yataklı öğrenci yurdu yaptırdı.
1937 yılında, Karabük’te Demir Çelik fabrikasının yapımına başladı. Piraye hanım ile evlenen Nâzım Hikmet’e evini açtı. Üvey oğlu Memet Fuat’la birlikte bu evde yaşamalarına yardımcı oldu.
1938 yılında, Erzincan’da deprem olunca evdeki tüm giyecek ve yiyecekleri yanına alıp Erzincan’a koştu. Bölgeye varan ilk yardım ekibi onundu. Türk Hava Kurumu, 65 uçak satın almak için sipariş verdi. Türk Hava Kurumu Nuri Demirağ’a verdiği uçak siparişini iptal etti. Olay mahkemeye yansıdı. İki ayrı Bilirkişinin olumlu rapor yazmasına karşın THK uçakları almadı.
1939 yılında, Cumhuriyet tarihinin en büyük depremi Erzincan’da yaşandı. Nuri Demirağ kurtarma çalışmalarına katıldı. Depremde evlerini yitirenlere prefabrik evler yaptı.İstanbul Teknik Üniversitesi bünyesinde bir Uçak Mühendisliği bölümünün açılması için öncülük etti. Türkiye’nin ilk yerli paraşüt üretimini gerçekleştirdi.
1941 yılında, ilk uçuşunu pilot olarak yetiştirdiği oğlu Galip Demirağ’ın kullandığı uçakta yaptı.
1942 yılında, yapımcılığını üstlendiği Sivas Çimento Fabrikası hizmete girdi. Mısır ve Buda valiliği yapan Divriğili Melek İbrahim Paşa’nın Edirne’de bulunan ve yok olma tehlikesi içindeki mezarını koruma altına aldırıp yeniden düzenletti. Hükümetten gereken desteği alamayan Nuri Demirağ’ın Divriği’de yapmayı planladığı Gök Üniversitesi, 100.000 kişilik Sanayi Kenti , Örnek Köy Projeleri kağıt üstünde kaldı.

1944 yılında, Nuri Demirağ’a ait Uçak Pisti , Fabrika ve Etüd Merkezinin bulunduğu alan istimlak edildi. Ürettiği Nu.D 38 adını taşıyan çift motorlu 6 kişilik yolcu uçağı yurt dışında büyük ilgi gördü. Dünya havacılığı yolcu uçakları a sınıfına alındı.
1945 yılında, siyasete atıldı. Milli Kalkınma Partisi’ni kurdu. Türkiye’nin Çok Partili Yaşama geçişini başlattı.
1946 yılında, seçimlere katıldı. Ancak başarı gösteremedi. MKP’nin basın tarafından engellendiğini düşünen Demirağ, bir matbaa kurarak 100 bin satacak bir gazete planladı.
1947 yılında, Ziya Şakir, “Nuri Demirağ Kimdir?” adlı kitabını yayımladı.
1948 yılında, Milli Kalkınma Partisi’nin propagandası için bir radyo istasyonu kurmak istedi. İzin verilmedi.
1951 yılında, evsiz ve açıkta kalan Neyzen Tevfik’e ev verdi. Amerika ve Kanada’ya gitti. Türk Amerikan Dostluk Derneği’nde bir konuşma yaptı.
1952 yılında, Pakistan’da yapılan İslam Kongresi’ne Türkiye’yi temsilen katıldı.
1954 yılında, Demokrat Parti listesinden milletvekili oldu . “Makam ve memuriyet güçlerini kötüye kullanarak kamu düzenini çiğneyen ve genel ahlakı bozanlar hakkında cezai yaptırım ” isteyen yasa önerisini meclise sundu. Çölleşme, tarım ve hayvancılıkta gerileme, enerji, barajlar, köprüler, limanlar, körfezler, uluslararası işbirliği ve dayanışmalar meclis kürsüsünden ulusun temsilcilerine aktarmaya çalıştığı gerçeklerden kimileriydi.
1957 yılında, Mecliste kötü gidişi ağır bir dille eleştiren tarihi bir konuşma yaptı. Çalışanlar arasındaki ücret adaletsizliğinin ve uçurumun kapatılmasını isteyen yasa teklifini sundu.
1957 yılında, Nuri Demirağ, İstanbul’da vefat etti.

Kısa Kısa Yaptıkları ve Projeleri

Türkiye’de Havacılık Sanayii’nin Önderi
Seri Üretim olarak 1936′da ilk Türk uçağını yaptı.
Çok partili rejimdeki ilk muhalafet partisini kurdu.
Ankara’nın doğusuna ilk demiryolunu yaptı.
İlk yerli paraşütü yaptı.
1922′de ilk Türk sigara kağıdını üretti.
Bursa’da Sümerbank’ın Merinos fabrikasını kurdu.
İstanbul Boğaz’ına özel köprü yaptırmayı projelendirdi.
İlk şehir ve köy planlarını hazırladı.
Karabük’te demir ve çelik fabrikasını kurdu.
İzmit’te selüloz fabrikasını kurdu.
Sivas’ta çimento fabrikalarını kurdu.
İstanbul’daki büyük hal binasını yaptı.







“Hesaplı hareket ettiğini zanneden ve onunla iftihar eyliyen dar kafalar; kurtulmağa, yükselmeğe elverişli hiç bir eser vücüda getirmezler. Kurtuluş ve yükselişi, ancak varlığına dayanan ve mülkü milletin gizli kapalı hazinelerini verimli hale getirmesini bilen, şahsi menfaatini millet menfaati uğruna feda eden, ruhu idealist, dimağı realist şahsiyetlerde aramalıdır.”

 Nuri Demirağ, 1947


kaynak: 
http://www.muverrih.net/2008/12/29/nuri-demiragi-taniyor-muyuz/,www.nuridemirag.com

RUHU ŞAD OLSUN !


6 Ekim 2011 Perşembe

Steve Jobs'un ardından

"Hayatın sınırlı, o halde başkasının hayatını yaşayarak onu çöpe atma. Başkalarının düşündüğünün sonuçlarını yaşama doğması tuzağına düşme. Başkalarının fikirlerinin gürültüsü, içinden gelen sesi yutmasın. En önemlisi ise kalbini ve sezgilerini takip edecek cesarete sahip ol. Onlar, her nasılsa, ne olmak istediğini gerçekten biliyorlar. Geri kalan herşey, ikincildir."

Standford Diploma Töreni Konuşması, 2005

29 Eylül 2011 Perşembe

Ekonomi terimleri

Sevgili dostlar,hepimiz az çok televizyonlarda,gazetelerin ekonomi sayfalarında ya da internet gibi mecralarda sıkça ekonomi terimlerine rastlarız.Bunların çoğunu ya biliriz ya da nedir bu diye merak ederiz.Ali Ağaoğlu'nun sözünde biraz oynayaraktan  "Ekonomist olmaya gerek yok ama bunları bilmeye gerek var "diye değiştirdim.İşte herkesin bilmesi gereken bir kaç terimi sizlerle paylaşıyorum.Umarım faydalı olur. 


Ralli :Piyasaların toparlanması ya da yeniden yükselişe geçmesine denir.


Ayı Piyasası : Hisse senedi fiyatlarında düşüş beklentilerinin olduğu piyasalardır.


Açığa satış işlemleri : sahip olunmayan menkul kıymetlerin ödünç alınmak suretiyle satılmasıdır.


Birincil piyasa :Hisse senetlerini halka arz eden şirketler ile tasarruf sahiplerinin doğrudan doğruya karşılaştıkları piyasalardır.


Deflasyon:Bir ekonomide toplam arzın,toplam talebi aşması durumudur.


Direnç Noktası :Borsada,belli bir süreç içinde sürekli bir fiyat artışının yoğun satışlar sonucu durdurulduğu fiyat seviyesini ifade eder.


Emisyon : Merkez Bankalarınca piyasaya banknot sunulmasıdır.


Enflasyon :Toplam talebin toplam arzı aşmasıdır.


Efektif : Merkez Bankalarınca alım ve satımı yapılan ve Türk Lirası olarak kurları belirlenen
yabancı ülkelere ait kağıt paralardır.


Evalüasyon : Bankaların kayıtlarında sabit kur üzerinden geçirilen dövizlerin her ay sonunda geçerli cari kura göre düzenlenmesine denir.


Factoring : Alacak hakkının bir başka kuruluşa devri sonucunda likit fon sağlayan bir mali işlemdir.Ülkemizde de hızla yaygınlaşan bir finansman yöntemidir.


İkincil piyasa : Menkul kıymetleri ihraçtan alanlar bunları tekrar paraya çevirmek istediklerinde işlemlerin gerçekleştirildiği piyasalardır.


İşlem Hacmi : Her hisse senedi için gerçekleşen işlemlerdeki hisse senedi sayısı ve işlem fiyatının çarpılmasıyla elde edilen değerlerin toplamıdır.Tüm hisse senetlerinin işlem hacimleri toplamı,piyasanın toplam hacmini oluşturur.


Konsolidasyon : Uluslararası borç işlemlerinde bankaların ya da direkt olarak borçlu olan ülkenin,vadesi gelen bir borcun daha uzun süreli bir vadeye uzatılması işlemleridir.


Kupon: Tahvil ve hisse senetlerine ekli parça veya parçalardır.


Kurtaj : Borsa üyelerinin aracı olarak yaptıkları her borsa işlemi için müşterilerinden aldıkları komisyondur.


Manüplasyon : Piyasada canlılık yaratmak amacıyla suni alım-satım yapmaktır.


Boğa Piyasası : Talebin arzdan daha çok olduğu ve borsada fiyatların tırmanışa geçtiği dönemi ifade eder.

28 Eylül 2011 Çarşamba

Fazla para basmanın,ülke para birimlerine olan etkisi

Bugün facebookta gezinirken denk geldiğim ve gördüğümde yüzümde tebessüm oluşturan bir resmi sizlerle paylaşmak istedim.Bence son günlerde oluşan piyasaya aldanmayın.Gerçek resim bu !



                                            
                                         Fazla Para Basmanın, Ülke Para Birimlerinin Değerlerine Olan Etkisi

26 Eylül 2011 Pazartesi

Altında alım zamanı mı ?

23 Eylül 2011 tarihli yazımda bir takım spekülatörler tarafından oyun oynandığını ve yavaş yavaş altından çıkıp diğer yatırım araçlarına yöneldiklerini belirtmiştim.Çok geçmedi,3 günlük bir bekleyiş sonunda tezimin ne kadar doğru olduğunu görmüş olduk.


23 Eylül cuma günü 1690 dolar olan altının onsu 26 eylül pazartesi sabahı piyasaların açılmasıyla birlikte 1524 dolara kadar geriledi.Bunda yatırımcıların panik satışları da çok etkili oldu.Öğle vakitlerine geldiğimizde altın biraz toparlanarak 1600 seviyelerine yükseldi.Bunda ise panik alımları etkili oldu.


Benim öngörüm altın 1500-1700 dolar arasında ekim ayı ortalarına kadar değişkenlik gösterecektir.Yalnız 15 Ekim tarihine dikkat ! Neden diyorum çünkü ABD Merkez Bankası FED üçüncü parasal genişleme kararını almadı.Yani para basmadı.Dolayısıyla spekülatörler ellerindeki altını sattı.Aynı zamanda,Avrupa bankaları da nakit sıkntısı nedeniyle rezervlerindeki altının bir kısmını satmak zorunda kaldı.İşte altın bu yüzden bu seviyelere geriledi.Daha da geriler mi bilemeyiz sonuçta müneccim değiliz !


Gelelim 15 Ekim'e,şayet FED 15 Ekim'de piyasalara dolar arzında bulunursa dolara olan talep düşebilir ve  güvenli liman olan altında tekrar yukarı yönlü bir hareket meydana gelebilir.
Altın söz konusu olunca,kısa vadede kazanç beklentisi içerisine girmemek gerekir.Altın uzun vadede kar getiren bir emtiadır.Şundan eminimki 1500-1600 dolar seviyesinden altın alımı yapanlar,2012 yılı ocak ayından itibaren kademeli olarak belli bir kar marjı elde edeceklerdir.


ALKIŞ:Evet,Marc Faber haklı çıktı ve onu alkışlamak gerekir,uzmanlara olan inancımızı yerle bir etmediği için :)




                                                                                            YUNUS EMRE TAĞAY
                                                                                                   26.09.2011
   

23 Eylül 2011 Cuma

The life of David Gale


Bütün hayatımızı ölümü durdurmaya çalışarak geçiriyoruz..
Yemek yiyerek icat ederek, severek, dua ederek, savaşarak,
öldürerek..
Ama ölüm hakkında gerçekten ne biliyoruz ki?
Sadece hiç kimsenin geri gelmediğini.
Ama hayatta öyle bir nokta geliyor ki...
o an...
Zihin bütün arzuları ve tutkuları yeniyor.
Alışkanlıklar hayallerden ağır basıyor.
Ve kayıplar...
Belki de ölüm bir armağandır..
Bunu düşün..

* Kevin Spacey, Kate Winslet ve Laura Linney başrollerde. İzlemeye değer bir film...

Konusu şöyledir ;

Texas Üniversitesi'nde profesör olan David Gale, ölüm cezasına şiddetle karşı çıkan ve bu cezanın kaldırılması için uğraş veren bir aktivisttir.
Gale, tecavüz edilen ve feci şekilde öldürülen bir meslektaşının ve dava arkadaşının cinayet zanlısı konumuna düşer, kendini aklayamaz ve ironik bir şekilde ölüm cezasına çarptırılır.
Cezanın infazına yalnızca üç gün kala, Gale özel bir röportaj için bir süredir peşinde olan gazeteci Elizabeth Bloom'la konuşmayı kabul eder. Bu, Bloom için masum bir röportaj olmanın ötesine geçecek, genç kadın Gale'in yaşamının kendi ellerinde olduğunu fark edecektir...

IMDB Puanı : 7.3 

Oyunu Kuralına göre oyna !

Yaz aylarında rekor seviyelere ulaşan altın fiyatları,20 eylül'den sonra bir düşme eğilimi gösteriyor.Hatta 23 Eylül 2011 itibari ile altının ons fiyatı 1690 dolar seviyelerine kadar düştü.Altının bu denli sert düşüş yaşamasında bir çok etken mevcut.Öncelikle çoğu uzmanlar,kahinler (!) tarafından 2000 dolar hatta 2500 dolar seviyelerine kadar çıkacağı öngörülen altın ne oldu da bugün itibariyle 1690 dolar seviyelerine geriledi ? hani güvenli limandı ? hani ABD ve Avrupa'daki endişeler devam etmekteydi ? Soruyorum sadece Yunanistan başta olmak üzere bir çok Avrupa ülkelerindeki sorunlar bitti mi ?


UYANIN Arkadaşlar ! 


Dünya'da her zaman olduğu gibi büyük bir oyun oynanmakta.Bir çok spekülatör aynı borsada yaşandığı gibi altında da büyük bir oyun içine girdiler.Önceden büyük miktarlarda aldıkları altınları şimdilerde yatırımcılara hissettirmeden yavaş yavaş,kimseye sezdirmeden elden çıkararak başka yatırım araçlarına yönelmekteler.Sonuç her zamanki gibi olan küçük yatırımcıya oluyor.


Bu olay insan yaşamı sürdükçe böyle devam edecektir.İster siz buna büyük balık,küçük balığı yer deyin isterseniz para parayı çeker.Önemli olan bu dönemlerde bu tarz oyunları anlayabilmek ve oyunu kuralına göre,doğru oynayabilmektir.


NOT :Her ne kadar uzmanlara daha doğrusu uzman geçinenlere inancım olmasada bazen doğru öngörülerde bulunan uzmanlarda bulunmuyor değil.Marc Faber 'den bahsediyorum ünlü yatırımcı,cnbc-e veya ntv gibi kanallarda sıkça gördüğünüz bir şahıstır.Bu şahıs altın fiyatlarının 19 eylül'den sonraki tarihlerde 1500-1600 dolar seviyesine ineceğini öngörmüştü.Çokta yaklaştı aslında.Umarız bu öngörüsü gerçekleşir de uzmanlara olan inancımız tam anlamıyla yıkılmaz.Yoksa Allah bir deseler inanmayacağız mazallah :)


                                                                                            YUNUS EMRE TAĞAY 
                                                                                                23.09.2011